İngilizce Öğrenin

İngilizce Öğrenelim !!

 

İngilizce Test
İngilizce Testler için Power Point Sınav Sunularını indirin
Many Things ve Ülkeler ve dilleri (sesli)
İngilizce Test Sınavı....2. deneme Testi...Seviyenizi Test Edin
Haydı...İngilizce Öğrenelim
İngilizceyi sesli  öğrenmek isteyenler Yabancı Dil (sesli)
A dan Z ye İngilizce Öğrenelim..
İngilizcede Zamanlar (Tenses)
Simple present

Present continuous
Simple past
Past continuous
Present perfect
Present perfect continuous
Past perfect
Past perfect continuous
Simple future
Future continious
Future perfect
Future perfect continuous
Türkçe yada İngilizce Öğrenme
Hafıza teknikleriyle İngilizce kelimler öğrenin
İngilizce Grammar , Grammer El Kitabı ve Testler
The Passive, Personal pronouns,
relative clauses, reported speech,The causative

İngilizce öğrenin !!...tıklayın.
Ingilizce öğrenmek isteyenlere Başka bir link daha
Ingilizce öğrenmek isteyenler bu sayfayı mutlaka görün
İngilizce Öğreniyorum
Resimli İngilizce Oyuları
 
ANY / EVERY (ONE/BODY/THING/WHERE
1. Any
"Any" aşağıdaki anlamlarda kullanılabilir.
- I haven’t got any brothers.
Hiç erkek kardeşim yok.

olumsuz yapı/anlam + any = hiç

- I can eat anything.
Ne olsa yiyebilirim.

olumlu yapı/anlam + any = ne olursa olsun/herhangi bir
Bundan ötürü,
- Nobody can ride this horse.
Bu ata hiçkimse binemez.
- Anybody can ride this horse.
Bu ata isteyen herkes/kim istese binebilir.
- In Turkey, anybody can be a taxi driver.
2. Every
"Every" kelimesinin, çeviri açısından, bir tek aşağıda değinilen kullanımı önem taşımaktadır.
- Not everyone knows this formula.
Bu formülü herkes bilmez.
Örnek cümlede de görüldüğü gibi, bu yapı olumsuz yüklem ile Türkçe’ye aktarılmaktadır.

DEVRİK YAPI (= INVERSION)

1. Tanım
Cümle içindeki normal yapının (S+V+O) vurgu sağlamak amacı değiştirilmesidir. Bu yapıda ya yardımcı yüklem [1] (asıl yüklemin "be" olması durumunda yüklemin kendisi [2]) ya da özneyi niteleyen sıfat [3] öznenin önünde yer almaktadır.
- We came late, and so did he. [1]
- We are here, and so is he. [2]
- Tired as he was, he went on walking. [3]
2. Kullanım
Aşağıdaki kullanım örneklerinde gösterilen kelime ve yapılar, cümle içinde bu örneklerde verilen konumlarında (cümle başında vs.) olmaları durumunda sadece devrik yapıda kullanılabilmektedir. Örneğin,
- You can nowhere find a better friend
cümlesinde "never" kelimesi cümlede ortalarda yer almaktadır ve cümlede devrik yapı söz konusu değildir. Oysa "never" kelimesi 9.2.1 maddesinde de ele alındığı gibi, cümlenin başına alındığında, daima devrik yapı ile kullanılır.
- Nowhere can you find a better friend.
Devrik yapıların Türkçe’ye aktarımı esnasında, mümkünse, devrik yapının sağladığı vurgunun verilmesine çaba göstermek gerekir.
2.1. Zaman ve yer belirten yapılar ile
Zaman ve yer belirten
at no time, hardly … when, never, no sooner … than, not till, nowhere, only, only after, only then/when, rarely, scarcely, scarcely … when, seldom
yapıları ile kullanılır.
- At no time was he aware of the facts. Hiç bir zaman, gerçeklerin farkında değildi.
- Hardly/Scarcely had I said hello when he punched me. Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı.
- Never before have I received such a nice present.
Daha önce hiç bu kadar güzel bir hediye almam??tım.
- No sooner had I said hello than he punched me. Daha yeni merhaba demiştim ki beni yumrukladı.
- Not till he got home did he understand what the joke was.
Ne zamanki eve vardı, ancak o zaman espriyi anlayabildi. /Eve varana kadar espriyi anlayamadı.
- Nowhere can you find a better servant. Hiçbiryerde (bundan) daha iyi bir hizmetçi bulamazsın.
- Only here do they sell octopus meat. Ahtapot eti sadece burada satılır.
- Only after a year did she start to talk to me again. Ancak bir yıl sonra benimle yeniden konuşmaya başladı.
- Only then did I see that the plan was faulty. Planın hatalı olduğunu ancak o zaman anladım.
- Rarely could we get fresh bread. Taze ekmek bulmak bir mucizeydi.
- Scarcely / Seldom had he been late. Hemen hiç geç kalmamıştı.
2.2. Koşul belirten yapılar ile
Koşul belirten
in no circumstances, in no way, only by, only this way, only when, on no account, under no circumstances
yapıları ile kullanılır.
- In / Under no circumstances are we authorised to seal this document. Hiçbir koşulla bu belgeye damga vurmaya yetkili değiliz.
- In no way can your money be refunded. Paranız hiçbir koşulla geri ödenemez.
- Only in this way were we able to make the car start. Arabayı sadece bu şekilde çalıştırabildik.
- Only by pushing were we able to start the car. Arabayı ancak iterek çalıştırabildik.
- Only when he became ill did he appreciate the central heating. Ne zamanki hastalandı, merkezi ısıtmanın kıymetini o zaman anladı.
- On no account are people allowed to eat in the theatre building. Hiçbir şekilde tiyatro binasında yiyecek yenemez.
2.3. Not only, so, neither, nor ile
- Not only did they steal his money, but they also beat him. Sadece parasını çalmakla kalmadılar, bir de dövdüler.
- We all like horror films, and so does my father. Hepimiz korku filmlerinden hoşlanıyoruz; babam da.
- "I’m not hungry."
- "Neither / Nor am I."
- He didn’t protest, nor did he say a single word. Protesto etmediği gibi tek bir kelime de etmedi.
2.4. so / such … that ile
- So delicious was the meal that we couldn’t help wondering whether it was really Jane who had cooked it.
Yemek o kadar lezzetliydi ki bir an yemeği yapanın gerçekten de Jane olup olmadığını merak ettik.
2.5. Yer belirten "preposition"lar ile
- In came Tom. (Ve) içeri Tom girdi.
- Up jumped two large dogs. Yukarı iki iri köpek zıpladı.
- Round the corner walked a policeman. Bir polis memuru köşeyi döndü.
- Under the table was lying a huge dog. Masanın altında koskoca bir köpek yatıyordu.
2.6. Comparative clause ile
- His answer was shameful; equally regrettable was his behaviour. Verdiği yanıt utanç vericiydi - davranışı da bir okadar üzücüydü.
- A year ago two crashes occurred at the corner, and more recently has come the news of a third.
Bir yıl önce bu köşede iki kaza oldu, ve şu yakınlarda bir üçüncüsünün haberi geldi.
2.7. Condition clause ile
- Should there be a delay, call me. Bir gecikme olursa beni ara.
- Had we known about your coming, we could have met you at the airport. Gelişinden haberimiz olsaydı seni havaalanında karşılardık.
2.8. Concession clause ile
- Hard as you may study, I doubt you’ll pass. Ne kadar çok çalışsan da geçeceğinden kuşkuluyum.
2.9. Reason clause ile
- Tired as he was, he stopped walking. Yorgun olduğu için yürümeyi kesti.
2.10. Similarity and Comparison clause ile
- Tom was a man of power, as had his father been.Eskiden babasının olduğu gibi Tom da kudretli bir adamdı.
2.11. Çeşitli sıfatlarla
- Little did we imagine that the whole Soviet Union would collapse. Sovyetler Birliği’nin çökeceği aklımızdan bile geçmezdi.

INFINITIVE (= [TO] + YÜKLEM)

1. Edilgen (= Passive) yapılarda
1.1. "Present"

Bu yapıda "passive + to + yüklem"
- He is believed to live in New York. Onun New York’ta yaşamakta olduğuna inanılıyor
ya da "yüklem + to + passive"
- I didn’t expect to be invited Davet edilmeyi beklemiyordum
kullanılmaktadır.
1.2. "Continuous"
"Progressive infinitive" olarak bilinen yapı "to be + -ing" ile oluşturulur ve etken yapıda da kullanılabilir.
- It is nice to be sitting here with you.
Burada seninle oturuyor olmak/oturmak güzel.
Bu yapıda "passive + to be + "-ing" şeklinde kullanılabilir.
- He is known to be writing his autobiography.
Hayat hikayesini yazmakta olduğu biliniyor.
1.3. "Past/Perfect"
"Perfect Infinitive" olarak bilinen yapı "to have + V3" şeklinde oluşturulur.
- It is good to have finished the day’s work. Günün çalışmasını Bu günün işlerini bitirmiş olmak güzel.
Bu yapıda "passive + to have + V3"
- He is known to have visited this city .Bu şehri ziyaret etmiş olduğu biliniyor
ya da "to have been + V3"
- I’d like to have been invited
Davet edilmiş olmayı isterdim
kullanılabilir.
2. "be" + to
2.1. "be" + the first/last/only/.. + isim + to + yüklem

- He was the first man to cross the Channel. Manş Denizi’ni ilk geçen insandı.
Bu yapı Türkçe’ye "-En + ilk/son/tek + isim" şeklinde aktarılır.
2.2. "be" + to
Bu yapının kullanımı "will" ya da "should" ile aynıdır.
3. isim + to + yüklem = who/which will/would + yüklem
- He was to have been the new ambassador but he fell ill.
Yeni büyükelçi olacaktı ama rahatsızlandı.
4. Why (not) + yüklem
Bu yapıda "to" kullanılmaz
- Why pay more ?
Neden daha fazla ödeyesin ki ?
- Why not leave now ?
Neden şimdi ayrılmayacak mışım ?
5. and / or / except / but / than + yüklem
Bu yapılarda "to" gereksizdir.
- I told him to lie down and rest.
- I’d rather stay than go.
6. "do" + (to) + yüklem
- All I did was to lend him a hand.
Tek/Tüm yaptığım ona yardım etmekti.
- What a computer does is (to) process the data for you.
Bir bilgisayarın yaptığı iş bilgiyi senin/bizim için işlemektir.
7. To my/his/.. + sıfat / isim, cümle
- Their rejection of the offer surprised me,
- I was surprised by their rejection of the offer,
- What surprised me was their rejection of the offer,
cümlelerinden her birinde "teklifin onlar tarafından reddedilmesi" olayı konuşan kişiyi şaşırtmıştır. Kimi zaman, tepkiyi anlatan yapı cümlenin dışına çıkarılabilmektedir. Bu durumda da
- To my surprise, they rejected the offer
şeklinde bir cümle ortaya çıkmaktadır. Bu yapıda en sık
regret, annoyance, relief, surprise, horror, delight
isim ve sıfatları ve bunların yakın anlamlarını taşıyan isim ve sıfatlar kullanılır.
Çeviri söz konusu olduğunda
- Benim hayretime/şaşkınlığıma
türü bir çeviri yanlış olur. Bunun yerine, "To" ile başlayan bölümü ayrı bir cümle gibi ele almak daha anlamlı olacaktır.
- Şaşırdım kaldım. Teklifi reddettiler.
Bu yapı ile ilgili şu örnekler de verilebilir:
- To my mind, their rejection of the offer was a surprise. (Benim açımdan, …)
- To a man of his age, such changes are unacceptable. (Onun yaşındaki biri için, …)
8. "be" + sıfat + to + yüklem
- He is hard to satisfy.
(=It is hard to satisfy him.)
Onu memnun etmek zor.
- This violin is excellent to play Mozart on.
Bu keman Mozart çalmak için kusursuz. /Bu kemanla Mozart kusursuz çalınır.)

GERUND (= -ING)
1. Instead of + "-ing"
- Instead of studying, he spent the night watching TV.
Ders çalışacağına, geceyi televizyon izleyerek geçirdi.
Bu yapı Türkçe’ye "yüklem + -EcEğIne/-EcEğI yer(d)e ile aktarılır.
2. without + "-ing"
- Without saying a word, he left.
Tek kelime etmeden gitti.
Bu yapı Türkçe’ye "yüklem + - mEdEn / - mEksIzIn" ile aktarılır.
3. by + - "ing"
- You can open the lid by turning the handle.
Kulpu çevirerek kapağı açabilirsiniz.
Bu yapı Türkçe’ye "yüklem + - ErEk" ile aktarılabilir.

"INFINITIVE" VE "GERUND": ÖZNE KONUMUNDA
1. Giriş
"Infinitive" terimi "yüklem + to" yapısını, "gerund" terimi ise "yüklem + -ing" yapısını anlatmaktadır.
2. Kullanım
2.1. Özne olarak kullanım

İngilizce’de, artık pek güncel olmayan bir şekilde, "infinitive" cümlenin öznesi olarak kullanılmakta idi.
- To err is human, to forgive is divine.
Günümüz İngilizce’sinde, cümleye yüklem ile başlanması gerekiyorsa, "gerund" yapı kullanılması daha ya da en iyisi "It …" yapısının kullanılması doğru olur. Bu durumda,
- To make mistakes is easy
yerine
- It is easy to make mistakes
cümlesi kullanılabilir.
2.2. Belirgin eylemler
Belirgin bir eylemden sözedildiğinde "infinitive" özne olarak kullanılabilir. Yine de en iyisi "It …" kullanmaktır.
- To sell my car was difficult.
- It was difficult to sell my car.
Genel bir eylemden sözedildiğinde de "gerund" özne olarak kullanılabilir. Yine de en iyisi, "infinitive" yapıda da olduğu gibi, "It …" kullanmaktır.
- Selling insurance is a boring job.
- It is a boring job to sell insurance.
2.3. Zaman ve Neden belirtmede
"Infinitive" ve "gerund" özne olarak kullanılabildikleri gibi zaman ve neden belirtmekte de kullanılabilirler.

PROP "IT"
1. Tanım
Cümlenin öznesi bir "infinitive clause"
- To meet you is nice
ya da "that-clause"
- That she is here at this time of the day is strange
olduğunda, bu yapıların yerini Prop "It" yapısı alabilir:
- It is nice to meet you.
- It is strange that she is here at this time of the day.
- It is difficult to guess the meaning.
- It is surprising that she is so late.
- It was claimed that he was murdered.
2. Kullanım
2.1. Özne durumunda
a) Önem belirtmede
- It is essential to book in advance. Önceden yer ayırtmak gerek.
- It is vital that this plan is followed. Bu planın izlenmesi şart.
b) Zorluk belirtmede
- It is difficult for him to change his mind. Fikrini değiştirmesi zor.
c) Olasılık belirtmede
- It is likely that we’ll be a bit late. Muhtemelen biraz geç kalacağız.
- Is it possible to go by road ? Karayolu üzerinden gitmek mümkün mü ?
d) Fayda belirtmede
- It is pointless to argue with him. Onunla tartışmak yararsız.
e) Normallik ve Geleneksellik belirtmede
- It is unusual to see snow in this season. Bu mevsimde kar görmek alışılmadık birşey.
- Is it customary to tip the driver here ? Buralarda şoföre bahşiş vermek adetten midir ?
f) Süre belirtmede
- It takes eight hours to get to Istanbul. İstanbul’a gidiş sekiz saat tutuyor.
g) Duygusal tepki belirtmede
- It was really surprising to see him. Onu görmek gerçekten şaşırtıcıydı.
- It shocked me that he didn’t know. Onun bilmemesine hayret ettim.
h) Gerçeği belirtmede
- Is it true that she is leaving tomorrow ? Yarın gideceği doğru mu ?
i) Uygunluk belirtmede
- It’ll be best to leave early. Erken ayrılmak en iyisi.
j) Bir fikrin doğuşunu, akla gelişini belirtmede
- It occurred to me that I’d left the keys at home. Anahtarları evde unuttuğumu farkettim.
k) Görünümden elde edilen fikri belirtmede
- It seems that we are in for a change. Görünüşe bakılırsa bizi bir değişiklik bekliyor.
l) Putative "should" ile
- It is interesting that you should think this way. Bu şekilde düşünmen ilginç.
m) Çeşitli kullanımlar
A) It + for + isim + to + yüklem
- It is better for you wait here. Burada beklemen daha iyi olur.
- It is essential for the pages to be read before the weekend. Sayfaların hafta sonundan önce okunması şart.
B) It + "-ing"
- It was nice meeting you. Seninle tanıştığımıza evindim.
- Is it worth reserving a seat ? Yer ayırtmaya değer mi ?
- It is no use trying to argue with him. Onunla tartışmaya çalışmak gereksiz.
C) It … + (as) if / though
- It looks as if it will rain. Görünüşe bakılırsa yağmur yağacak.
- It will be a pity if we have to leave the project half-completed. Projeyi yarı tamamlanmış halde bırakmak zorunda kalırsak yazık olacak.
D) It … + (preposition) + isim (= Cleft cümle)
- It was my mother who threw an egg at the President yesterday. Dün Başkan’a yumurta fırlatan kişi annemdi.
E) It + "be" + (not) + until / before
- It was before the war that we knew what extravagance was. Bonkörlüğün anlamını savaştan önce bilirdik.
2.2. Nesne durumunda
Normalde, nesne ile ilişkili bir sıfat bulunması durumunda kullanılır.
- George made it clear that he disagreed. George aynı fikirde olmadığını açıkça belirtti.
- I thought it peculiar that she hadn’t written. Yazmaması bana çok garip geldi.
- I think it important that we should keep calm. Bence sakin durmamız önem taşımakta.
"Owe" ve "leave" yüklemleri ile de kullanılabilir.

- We owe it to you to save our daughter. Kızımızın kurtulmasını sana borçluyuz.
- We leave it to you to choose. Seçimi sana bırakıyoruz.

"PUTATIVE" VE "TENTATIVE" SHOULD
"Should" yardımcı yüklemi "gereklilik" belirtmesinin yanısıra bazı yapılarda bunun dışınnda anlamlar yüklenmektedir. Bu bölümde ele alınan yapıların hiçbirinde, dikkat edileceği gibi, "should" yardımcı yüklemi "gereklilik" anlamını taşımamaktadır.
1. Conditional clause ile
Düşük bir olasılık belirtmek için "in case", "lest", ya da "if" ile kullanılır.
- I’ll go and get some more beer in case Bill should come.
- He was cautious lest he should make a mistake.
- If you should see him, tell him to see me.
"If" ile kullanımında devrik yapı oluşturabilir.
- Should you see him, tell him to see me.
2. "So that" ve "in order that" ile
- He turned the volume down so that we should hear him.
Onu duymamız için sesi kıstı.
Bu kullanımda "should" yerine "could/would" gibi yardımcı yüklemler de kullanılabilir. Çeviri açısından, "could" kullanıldığında "-EbIl" takısının eklenmesi dışında, hiçbir değişiklik oluşmaz.
3. Zorunluluk ya da önem belirtmede
Zorunluluk, önem ve tercih belirten
agree, demand, marvel, regret, advise, desire, move, rejoice, allow, determine, ordain, request, arrange, enjoin, order, require, ask, ensure, pledge, resolve, beg, entreat, play, rule, command, grant, prefer, stipulate, concede, insist, pronounce, suggest, decide, instruct, propose, urge, decree, intend, recommend, vote, wonder
yüklemleri ve
absurd, better, just, ridiculous, advisable, concerned, ludicrous, right, amazing, eager, natural, strange, annoying, essential, necessary, surprising, anxious, important, odd, vital
sıfatları ile kullanılır. Kimi zaman, aşağıda verilen üçüncü örnek cümlede olduğu gibi, "should" atılır ve yüklem yalın kalır. Çeviri açısından "should" kelimesinin olması ya da olmaması bir değişiklik getirmez.
- He insisted that the contract should be read aloud.
- We recommend that you wait until the rain stops.
should leave
- People are demanding that she leave (AmE) the company.
leaves(BrE)
- It is amazing that she should confess the murder.

YÜKLEM + (PREPOSITION) + YÜKLEM

1. Yüklem + (preposition) + yüklem
İngilizce’de çoğu yüklemin kendisine özgü bir ya da birkaç "preposition"u vardır ve çeşitli farklı anlamlar oluşturur. Her bir yüklemin hangi "preposition" ile kullanılıp hangi amacı taşıdığı bilinemeyeceğine göre, tek çare olarak kullanılmakta olan sözlük kalmaktadır.
İngilizce cümle oluştururken unutulmaması gereken bir kural, "preposition"u izleyen yüklemin her zaman mutlaka "-ing" formu taşıyacağıdır. Yani,
yüklem + preposition + "-ing"

- I’m looking forward to meeting him.
- They accused her of stealing a diamond necklace.
Ancak, örneğin
- I want to go
cümlesinde "to" kelimesinin ardından "-ing" kullanılmamaktadır. Bunun nedeni "to" kelimesinin "want" yüklemine ait, bu yüklemle her zaman kullanılan bir "preposition" olmamasıdır.
2. except / but + yüklem
İstisna belirten kelimeler olan "except" ve "but" kullanıldığı zaman, bunları izleyecek olan yüklem yalın halde, "to" olmadan kullanılır.
- What can I do but leave ?
3. Yüklem + Yüklem
Bir yüklem diğerine çeşitli yollarla bağlanabilir.
3.1. yüklem + "preposition" + yüklem
Yukarıda açıklandığı gibi.
3.2. yüklem + (to) + yüklem
Sınırlı sayıda yüklem bir başka yükleme "to" almadan bağlanır.
- Can you help me (to) lift this ?
3.3. yüklem + (nesne) + to + yüklem
- We hope to complete it soon.
- I don’t want you to go there.
3.4. yüklem + (so./so’s) + "-ing"
- I like playing the piano.
- I appreciate your helping my son.
3.5. yüklem ( = see/hear/..) + so./stg. + "do"/"doing"
- We saw him leaving the house [1]
cümlesi ile
- We saw him leave the house [2]
cümlesi arasında anlam açısından fark bulunmaktadır. [1] numaralı cümlede "leave" yükleminin "-ing" eklenerek kullanılması, konuşan kişinin olayın tümünü ya da bir bölümünü gördüğünü anlatmaktadır. [2] numaralı cümlede ise yüklemin "leave" olarak yalın kullanılması olayın tümünün görüldüğünü anlatır.
- I caught them stealing my bicycle.
- I smell something burning.
- I saw him enter the room, unlock a drawer, take out a document, photograph it and put it back.

VERBLESS CLAUSE

Bu tür cümleler İngilizce’de fazla kullanılmaz ve çeviri açısından önemli bir sorun oluşturmaz.
- He waited, anxious for a reply. (= he was anxious for a reply)
- She was standing, a statue of innocence. (= she was like a statue of innocence)
Örneklerde de görülebileceği gibi, yüklem taşımayan yan cümle ayrı bir cümle gibi ele alınmaktadır. Çeviri işleminin de buna göre yapılması gerekir.

İSİM (=NOUN) VE UYGUN "ARTICLE" SEÇİMİ
1. Tanım: "a(n)" ve "the"
"Article" seçimi çeviri işlemlerinde çoğu zaman bir sorun haline gelmektedir. "A(n)" (=Indefinite article) ve "the" (=Definite article) isimlerle birlikte kullanılırlar.
Bu iki kelimenin nasıl ve ne durumlarda kullanıldıklarına geçmeden önce, isim yapılarını incelemek yararlı olabilir.
2. Sayılabilir ve sayılamayan isim
İsim, sayılabilen ve sayılamayan olarak sınıflandırılabilir:
Sayılabilen (=countable) isim
a) Tekil (=singular)
cat, leaf, man, person, iron (= ütü)
b) Çoğul (=plural)
cats, leaves, men, people/persons, irons
Sayılamayan (=uncountable) isim
a) Somut (=concrete)
water, oil, sugar, iron (= demir)
b) Soyut (=abstract)
happiness, wealth, boredom
3. Kullanım alanları
"A(n)" sadece sayılabilen tekil isimler ile kullanılır. Kendisini takip eden isim sesli bir harf (a, e, i, o, u) ile telaffuz edilerek (yazılarak değil) başlarsa, "an" kullanılır.
an apple, an eagle, an iron, an orange, an umbrella
fakat
a university student
(u harfi "yu" olarak telaffuz edilmekte)
an hour
(sessiz olan h harfi telaffuz edilmemekte; {h}our)
"The" bütün isimlerle birlikte kullanılabilir. Bir ismin her zaman bir "article" alması gerekli ya da mümkün değildir.
4. "A(n)" : Kullanıldığı yerler
4.1. Bilinmeyen ve önceden belirginleştirilmemiş
Herhangi biri, hangisi olduğu farketmez
- I have never seen an elephant.
- We are looking for a person to help us in the home.
Sözü edilen şeyin, ait olduğu sınıfın/türün herhangi bir üyesi olması
- A screwdriver is a tool.
Bu kullanımda çoğul isim de mümkündür.
- Screwdrivers are tools.
Genel nesneler yerine belirginleştirilmiş nesneler kullanıl-ması durumunda çoğul isim kullanmak gerekir.
- Cars are parked at owners’ risk. (Cars = Buraya parkedilen belirgin arabalar)
Tereddüte düşülmesi durumunda en iyisi çoğul isim kullanmaktır.
… de/başına
- 60 miles an hour
- Three times a week
- Ten pence a kilo
4.2. Bilinen fakat önceden belirginleştirilmemiş
Özel biri, fakat henüz belirginleştirilmemiş
- I have found a good job at last.
- She is a very old friend of mine.
- A Mr Nash called to speak to you.
(Mr Nash diye biri …)
Bir tür/örnek
- We have a good climate.
- What a strange man he is !
- I have never heard such a thing !
Meslek
- I am a teacher by profession.
- To be a good MP, you must be a good speaker.
5. "The" - Kullanıldığı yerler
5.1. the + az önce/daha önce sözü geçmiş olan
- "I’ve got an orange and some apples. Who wants the orange ?"
- "You have the orange and I’ll have the apples."
5.2. the + belirginleştirilmiş isim
- The dogs in our street are very noisy.
- The Englishmen we met at the party knew a little Turkish.
5.3. the + eserde sözü geçen kişi(ler)/nesne(ler)
- The Elephant and the Mouse
- The Longest Day
- The Mousetrap
5.4. the + tek olan şey
- They toured the world together.
- The earth goes round the sun.
- She lives in the United States now.
5.5. the + "superlative"
- the best/most recent/latest project
5.6. the + "ordinal" sayı
- the first/last/next race
5.7. the + hayali bir türün/sınıfın temsilcisi olan tekil isim
- The Panda is in danger of extinction.
- The computer has replaced the typewriter in the office.
5.8. the + sıfat = o sıfat ile nitelenen grubun tümü
- The young do not listen to the old.
(= Young people do not listen to old people.)
Tekil kişiler için "sıfat + person/man/.." kullanmak gerekir.
- a/the young person/man/woman/..
5.9. the + yer ismi = o yerin amacına uygun bir eyleme katılınmaması
mahkum olarak değil)Ü - She went to the prison (
- I would like to live near the sea.
5.10. the + yer = içinde bulunulan durumdan ötürü tanımlanabilen yer
Her insanın kendisine özgü bir çevresi olduğu ve o kişinin o çevreye ait herşeyi tanımlayabileceği düşünülürse, o çevreye yakın olan bir kimse (akraba, arkadaş, aynı şehirli gibi) açısından da o çevre tanımlanabilir özelliktedir.
- I must go to the bank
cümlesindeki "the bank", konuşanı tanıyan bir kimse açısından belirgin bir bankayı niteler.
- There is funny animal in the garden.
5.11. the + otel / tiyatro / sinema/.. ismi
- the Hilton
- the Akün
Ayrıca
-the theatre/cinema/opera/concert
5.12. the + çoğul yer ismi
- the Netherlands
- the Azores
- the United States
- the Alps
5.13. the + sayılabilir bir isim içeren yer isimleri
Canal the Sues/Panama Cana
Channel the English Channel
Desert the Sahara (Desert)
Gulf the Gulf, the Gulf of Mexico
Islands/Isles the British Isles, the Virgin Islands
Kingdom the United Kingdom
Mountain range the Rocky Mountains
Ocean the Indian Ocean
Republic the Republic of Turkey
River the (River) Nile
Sea the Mediterranean (Sea)
State(s) the Gulf States, the United States of America
Straits the Bering Straits
Union the Union of South Africa
Yer darlığından ötürü haritalarda "the" genelde kullanılmaz.
5.14. the + milliyet belirten sIfat
- the British
- the English
- the Spanish
Bazı milliyetlerden söz ederken, çoğul isim kullanılır.
- (the) Russians/Arabs/Turks/Scots/..
5.15. the + bilim ve teknoloji ile ilgili kelime
- I hate the telephone.
5.16. the + müzik aleti
- I’d like to learn the guitar.
Caz ve pop terminolojisinde genellikle "the" kullanılmaz.
5.17. the + gazete ismi
- the Times
Dergi isimleri "the" almaz.
- Times (Magazine), Scala
5.18. the + A of B (A ve B birer isim)
- the University of Oxford
5.19. the + gemi ismi
- The Queen Mary
5.20. the + space = bir alanda boş yer
- He tried to park his car but the space was not big enough.
"The" kullanılmazsa "space" kelimesi "uzay" anlamı taşır.
5.21. all the / the whole
a) all
the
all + my/your/. + isim
this/these
- all the time
- all my life
- all this confusion
all + çoğul isim ( "every" anlamında)
- All Indian tribes were killed off.
(Her bir … .)
b) whole
the
my/your/.. + whole + isim
this
- the whole life
- my whole life
- this whole confusion
whole + çoğul isim ("complete", "entire" anlamında)
- Whole Indian tribes were killed killed off. (= kimse sağ kalmadı)
the
the whole of + my/your/. + tekil isim
this/that
- the whole of the time
- the whole of my life
- the whole of this confusion
6. "The" - Kullanılmadığı yerler
6.1. A + B (A ve B birer isim)
- Oxford University
- London Bridge
- Turkish Republic
- Atatürk Airport
Bu yer isimlerinde "the" kullanılmamasının bir diğer nedeni de birer bölge ya da kişi adı taşımalarıdır.
6.2. türü / sınıfı temsil eden çoğul / sayılamayan isim
- Pandas are in danger of extinction.
- Sugar is bad for you.
- Money can bring happiness.
6.3. yerin amacına yönelik eyleme katılma durumu
- He was sent to prison for 2 years ( mahkum olarak).
- He is a fisherman. He spends his time at sea.
6.4. "ordinal" sayı + yarışmada durum belirten isim / ödül
- She won first prize for her essay.
- The Irish contestant was in second place.
6.5. ünvan (+ kişinin soyadı)
- I want to see the Captain, but Captain Smith.
- Hello, Captain.
6.6. kıta, tekil ülke / şehir ismi
- Asia, Africa, South America, Great Britain, New York, Germany
6.7. tek dağ ve ada ismi
- Mount Everest
- Cyprus, Long Island
6.8. göl ismi
- Lake Erie
6.9. "preposition" + isim
- on time, for example, in turn, in harmony, at night.
Fakat
- in the morning/afternoon/evening
ve
in spring
- during + (the) + autumn
before summer
winter
6.10. yüklem + isim
Artık birer terim haline gelmiş bazı yapılarda "the" kullanılmamaktadır.
yüklem + sayılabilir isim
- to take place
yüklem + çoğul isim
- to make friends
- to shake hands
yüklem + sayılamayan isim
- to make progress
- to make love
6.11. by + isim (= … ile yolculuk)
by + bus, coach, car, train, air, plane, bike, motorbike, sea / ship / boat, Tube / underground
on + foot, horseback

‘S VE "OF"
1. ’s yapısının kullanıldığı yerler
1.1. (a/the) + kişi / hayvan ismi + isim
- the manager’s office
- Mr Evan’s daughter
- the horse’s tail
- a policeman’s hat
1.2. (a/the) + organizasyon ismi + isim
- the Government’s decision
- the company’s success
Bu yapıyı "the A of B" kullanarak oluşturmak da mümkündür.
1.3. (a/the) + yer ismi + isim
- the city’s new theatre
- Britain’s system of government
- Turkey’s largest dam
1.4. tekil isim + isim
- my sister’s room
- Mr Carter’s house
Çoğul isim + isim durumunda ’s yerine sadece ‘ kullanılabilir.
- my sisters’ room
- the Carters’ house
1.5. zaman belirten isim + isim
- Tomorrow’s meeting has been canceled.
- I’ve got a week’s holiday.
three weeks’ holiday.
Bu cümlede "three weeks’ holiday" yerine "a holiday of three weeks", ya da "a three week holiday" demek te mümkün.
1.6. bir hayvan ismi + o hayvandan üretilen şey
- cow’s milk
- lamb’s wool
- a bird’s egg
- goat’s cheese
Bir ürün elde etmek için o hayvan öldürülmüş ise,
- calf-skin
- chicken soup
- a lamb chop
- fox fur
1.7. bir hayvan ismi + hayvanın vücudunun bir parçası
- a sheep’s heart
- a frog’s leg
1.8. kullanan kişi + kullanılan şey
- a girl’s blouse
- a children’s hospital
- a bird’s nest
Kullanan kişinin eylem üzerinde bir denetimi yoksa aşağıdaki yapı da kullanılabilir.
- baby clothes
- a dog kennel
- a birdcage
2. "Of" yapısının kullanıldığı yerler
2.1. (a/the) + isim + nesne ismi
- the door of the room
- the beginning of the story
Bu yapıda ’s kullanılabilirse de "A of B" yapısı daha iyidir.
2.2. (a/the) + isim + organizasyon ismi
- the decision of the Government
- the success of the company
Bu yapıyı ’s ile oluşturmak da mümkündür.
2.3. (a/the) + isim + uzun tekil isim
- I met the wife of the man who lent us the money.
2.4. all, both, each, either, neither, none ile kullanılabilir.
a) all (=hepsi de)
the
all + (of) + my/your/.. + isim/this/that
(these/..)
- All (of) my friends like riding.
- I’ve all (of) the books.
- I’ve stopped believing all (of) that years ago.
İsmin belirleyici yapı (the, my, ..) taşımaması durumunda "of" kullanılmaz.
- All whisky is expensive
- All children can be naughty sometimes.
"you, us, them, .." kullanılması durumunda sadece "all of" yapısı kullanılabilir.
- All of them enjoy dancing.
- All of you are wrong.
- They want to see all of us.
"All" yerine "every" kullanılabilir. Ancak, "all of" yerine "every one of" gelir.
- He interviewed every one of us.
b) both (=ikisi de)
the
both + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Both (of) the cars broke down before the start.
both + (of) + these/those + (isim)
- Both (of) vases are antique.
both of + us/you/them
- Both of us were there.
both + isim
- Both children have been to Rome.
c) each (=herbiri de)
each + tekil isim
- He is getting better each day.
the
each + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Each of his daughters is a university graduate.
each of us/you/them
- The police will question each of them.
d) either (= ya … ya da/ikisinden biri)
either + tekil isim
- Either day will do.
the
either + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- Either of your friends is welcome.
either of + us/you/them
- Either of you could do it.
e) neither (= ne … ne de)
neither + tekil isim
- Neither job will meet his requirements.
the
neither + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- He said neither of the books was suitable.
neither of + us/you/them
- Neither of us knows the correct answer.
f) none (= hiçbiri de)
the
none + (of) my/your/ + isim/this/that
(these/..)
- None of the books was there.
none of us/you/them
- None of us knows the correct answer.
3. Of … , cümle
- Of late, I haven’t been feeling well.
Son zamanlarda, kendimi iyi hissetmiyorum.
- Of all the people applied, I was found suitable for the post.
(=Out of all the people who applied …)
Tüm başvuranlar içinde, ben işe uygun bulundum.
4. of + nitelik / nicelik belirten kelime + isim
- It is of no use to try and solve it.
- This is of great importance.
Bu yapıda, aslında, Türkçe’ye aktarım esnasında yapılması gereken şey yapıdaki ismi, kendisinden önce gelen ve nitelik/nicelik belirten kelimeyi de gözönünde bulundurarak, sıfat haline getirmektir. Yani,
- It is of no use to …
yapısı
- It is useless to .. ("of" kelimesini "to bear = ta??mak" ile eşdeğer tutarak)
şeklinde, ya da
- This is of great importance
cümlesi
- This is very important
şeklinde ele alınmalı ve sonra Türkçe’ye aktarılmalıdır.

 

COMMENT CLAUSE

1. TANIM
Cümle içinde paranteze alınmış bir fikir, yorum, yargı görevi üstlenen ifadelerdir. Cümle içinde altı değişik yapıda kullanılabilirler.
2. CÜMLE
- There were no applicants, I believe, for that job.
En sık kullanılan yapılar şunlardır.
God knows Tanrı bilir (ya)
Heaven knows Tanrı bilir (ya)
it grieves me to tell you üzülerek söylüyorum
it has been claimed iddiaya göre
it is reported bildirildiğine göre
it is rumoured söylentiye göre
it is said denildiğine göre/ denir ki
it is true şurası da doğru ki/ Doğru olan şu ki
it may interest you to know öğrenmek ilgini(zi) çekebilir
it pains me to tell you üzülerek söylüyorum
it seems görünüşe göre, görünüşe bakılırsa
it transpires söylenildiğine göre
I admit bence de/ kabul ediyorum
I agree bence de/ kabul ediyorum
I ask myself diye sormaktayım
I assume sanırım
I believe bence/ sanırım
I can see gördüğüm kadarı ile
I claim bence
I consider bence
I daresay sanırım
I don’t deny kabul
I doubt hiç sanmam ama/ pek sanmasam da/ korkarım
I expect umarım
I fear korkarım
I feel bence
I guess sanırım
I hear duyduğuma göre
I have heard duyduğuma göre
I have heard tell söylenenlere göre
I have no doubt hiç kuşkum yok
I have read okuduğuma göre
I have to say belirtmeliyim ki
I hope umarım
I imagine sanırım
I know bildiğime göre/ biliyorum
I may assume sanırım
I’m afraid korkarım
I’m convinced eminim/ inanıyorum ki
I’m delighted to say sevinerek söylüyorum (ki)
I’m glad to say sevinerek söylüyorum (ki)
I’m happy to say sevinerek söylüyorum (ki)
I’m pleased to say sevinerek söylüyorum (ki)
I’m sorry to say üzülerek söylüyorum (ki)
I’m sure eminim
I’m told bana anlatılana göre/ duydum ki
I must admit kabul/ itiraf etmeliyim ki
I must say söylemem gerekir ki
I must tell you anlatmam gerekir ki
I presume sanırım
I regret korkarım/ ne yazık ki
I regret to say üzülerek söylüyorum (ki)
I remember hatırlıyorum (da)
I see bence
I suppose sanırım
I think bence
I understand anlıyorum ki/ bence
I venture to say diyebilirim ki
I wish keşke
I wonder acaba
mind you hatırlarsan(ız)
one hears söylenenlere göre
they allege iddiaya göre
they claim iddiaya göre
there is on doubt kuşkusuz
they say dediklerine göre
you can see gördüğün(üz) gibi
you know biliyorsun(uz)
you may have heard duymuş olabileceğin(iz) gibi
you may know belki biliyorsun(uz)
you must admit kabul etmelisin(iz) ki
you realise anlayacağın(ız) gibi
you see gördüğün(üz) gibi
3. AS + CÜMLE
Türkçe’ye "yüklem + -DIğI gibi/kadarı ile" şeklinde aktarılabilir.
- I’m working overtime, as you know.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
as everybody knows herkesin bildiği gibi
as it appears görünüşe göre
as it happens öyle oldu ki/ tesadüf bu ya
as (it) is common knowledge bilindiği gibi
as it may interest you to know öğrenmek isteyebileceğin gibi
as (it) often happens hep olduğu gibi
as it seems görünüşe göre
as it seems likely muhtemelen
as it transpires göründüğü gibi
as (it) was pointed out belirtildiği gibi
as (it) was said earlier/later anlatıldığı gibi
as I can see (it) gördüğüm kadarı ile/ bence
as I have said söylediğim gibi
as I interpret it bence/ bana göre
as I’m told duyduğuma göre
as I remember hatırladığım kadarı ile
as I say dediğim gibi
as I see (it) bence/ bana göre
as I take it bence/ bana göre
as I understand bence/ bana göre
as you know bildiğim kadarı ile
as you may have heard duymuş olabileceğin(iz) gibi
as you may remember hatırlayacağın(ız) gibi
as you said dediğin(iz) gibi
as you say dediğin(iz) gibi
as (it) was/seemed natural normal göründüğü kadarı ile/göründüğünden ötürü
as (it) was expected beklenildiği gibi
4. WHAT …
Türkçe’ye " … olan şey/olan yan(ı)" ile aktarılabilir.
- What was more upsetting, we lost our luggage.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
What is more surprising/upsetting/gladdening işin en/daha (da) … (olan) yanı …
What is more to the point dahası, üstelik, üstüne üstlük.
5. TO+ YÜKLEM
Türkçe’ye "-cası, … olmak gerekirse, … olur ise" ile aktarılabilir.
- To be fair, I lost the money.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
to be fair açıkçası
to be frank açıkçası
to be honest açıkçası
to be precise kesin konuşmak gerekirse/ tam olarak
to be serious ciddi olmak gerekirse
to be truthful açık konuşmak gerekirse
to put it briefly kısacası
to speak candidly açıkcası
6. "-ING"
Türkçe’ye "yüklem + -Er/Ir ise" ile aktarılabilir.
- I doubt, speaking as a layman, that his views are our salvage.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
broadly speaking genelde/ genele konuşulursa
figuratively speaking örneğin/ genele konuşulursa
generally speaking genel anlamda/ genele konuşulursa
loosely speaking genel anlamda/ genele konuşulursa
putting it crudely kabaca anlatılırsa
putting it mildly kısacası
speaking frankly işin doğrusu
speaking generally genel anlamda/ genele konuşursak
speaking personally bence
7. PAST PARTICIPLE (= V3)
Türkçe’ye "yüklem + -Il/-In .. ise" (= Edilgen) ile aktarılır.
- Stated plainly, he has no chance of winning.
En sık kullanılan yapılar şunlardır:
put bluntly kabaca anlatırsak
put in another way diğer bir deyişle
rephrased diğer bir deyişle
stated quite simply basitçe anlatılırsa
worded plainly basitçe anlatılırsa
 

EXCEPTION CLAUSE

1. BUT (THAT)
Resmi (= formal) nitelik taşıyan anlatımlarda kullanılır.
KULLANIM
but that + cümle [1]
but for me/him/.. to + yüklem [2]
ÇEVİRİSİ
dışında, haricinde
- Nothing would stop them but that the President (should) make a speech. [1]
Onları Başkan’ın konuşma yapması dışında hiçbirşey durdurmuyordu.

- Nothing would stop them but for the President to make a speech. [2]
2. EXCEPT (THAT), EXCEPTING THAT KULLANIMI
except/excepting (that) + cümle
ÇEVİRİSİ
ama, fakat, ancak, haricinde, dışında
- We would most happily help you, except we are in need of cash.
Size büyük bir memnuniyetle yardım ederdik ama nakit sıkıntısındayız.
3. SAVE THAT
KULLANIMI
save that + cümle
ÇEVİRİSİ
dışında, haricinde
- The company has lost almost all its possessions, save that they still hold a small share in a vast piece of land.
Şirket, geniş bir arazinin ufak bir hissesine halâ sahip olması dışında, tüm mal varlığını yitirdi.
4. ONLY
Günlük konuşma dilinde kullanılır.

KULLANIMI
only + cümle
ÇEVİRİSİ
fakat, ancak, ama
- I’d love to come, only I have no time.
Gelmeyi çok isterim ama hiç vaktim yok.

 

SIMILARITY CLAUSE

1. (JUST) AS KULLANIMI
(just) as + cümle [1] / it is/was/.. [2]
Kimi zaman "as" yerine "the way" kullanılabilir.
ÇEVİRİSİ
gibi,
- She is a fine singer, just as her father used to be. [1]
Eskiden babasının olduğu gibi, iyi bir şarkıcı.
- In autumn, as (it was) in spring, there were floods. [2]
Sonbaharda, ilkbahardaki gibi, sel vardı.
Bu yapı resmi (= formal) nitelik taşıyan anlatımlarda devrik yapı (= inversion) kullanılarak oluşturulabilir.
- He was Catholic, as were most of his friends.
Katolikti, dostlarının çoğu gibi.
- He believed, as did all his colleagues, in the supremacy of the institution he worked for.
Tüm iş arkadaşları gibi o da çalıştığı kurumun üstünlüğüne inanmaktaydı.
2. LIKE KULLANIMI
like + isim / him/her/… ; like + cümle (> AmE)
ÇEVİRİSİ
gibi, benzer
- My sister isn’t much like me.
Kızkardeşim fazla bana benzemez.
3. AS IF, AS THOUGH KULLANIMI
as if, as though + cümle
ÇEVİRİSİ
(sanki) … (-mIş) gibi
- You look as if you are about to cry.
Ağlayacakmış gibisin.

PURPOSE CLAUSE

1. (IN ORDER) TO, SO AS TO KULLANIMI
in order (not) to / so as (not) to + yüklem
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEk için
- To open the lid, turn it left. Kapağı açmak için, sola çevirin.
- They left the door open in order for me to hear what they were talking about. Ne hakkında konuştuklarını işitmem için kapıyı açık bıraktılar.
- She has to hurry in order not to be late. Geç kalmamak için acele etmesi gerek.
"So as to" yapısının aşağıdaki örnekte görülen kullanımına sık rastlanmaktadır.
- He never stayed in one place so long as to be recognised. Bir yerde tanınabileceği kadar uzun süre hiç kalmadı.
"To+ yüklem" yapısı "amaç (=Purpose) dışında başka anlamlar taşıyabilir.
2. IN ORDER THAT KULLANIMI
in order that + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -sIn diye / -mEk için
- The school closes early in order that the children can get home before dark. Çocuklar hava kararmadan evlerine varabilsinler diye okul erken kapanıyor.
3. FOR FEAR (THAT) KULLANIMI
for fear that + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEk /… olur + korkusu ile
- They left early for fear that they’d miss the train. Treni kaçırma korkusu ile erkenden çıktılar.
4. LEST
Resmi (= formal) nitelik taşıyan cümlelerde kullanılır.
KULLANIMI
lest + cümle
ÇEVİRİSİ
yüklem + -mEmEk için / -mEsIn diye
- They checked the list again lest they should leave something behind. Geride bir şey unutmamak için listeyi yeniden incelediler.

RESULT CLAUSE
1. SO (THAT), SUCH THAT KULLANIMI

so (that), such that + cümle
ÇEVİRİSİ
böylece, bu yolla, öyle ki, -sIn diye
- We announced the test results immediately so that those who failed wouldn’t have to wait.
Başarısız olanlar beklemek zorunda kalmasın diye sınav sonuçlarını anında açıkladık.
- They had considered all the possibilities in preparing the leaflet, such that even the most inexperienced would be
able to inform the candidates of the requirements for application.
Kitapçığı hazırlarken bütün olasılıkları göz önünde bulundurmuşlardı, öyle ki en tecrübesizler bile adayları
başvuru koşulları konusunda bilgilendirebilirdi.
2. THEREBY KULLANIMI
thereby + -ing
ÇEVİRİSİ
böylece, bu yüzden, bu yolla, sonuçta
- Because he was so young and fiery, he drove the sport car at top speed, thereby deserving three different traffic
tickets.
Genç ve ateşli olduğu için spor arabayı son sürat kullandı ve sonuçta üç ayrı ceza makbuzunu haketti.

 

CONTRAST CLAUSE

Yapı olarak "Concession Clause" ile aynıdır. "Whereas, while, whilst" ile oluşturulur ve Türkçe’ye en basit olarak "oysa" kelimesi ile aktarılır.

REASON CLAUSE
1. CÜMLE İLE KULLANILANLAR
1.1. Because, As, For, Since

Türkçe’ye "yüklem + -I için / -IndEn ötürü / dolayı", "yüklem + -mEsI nedeniyle / sebebiyle" şeklinde aktarılırlar.
- Because he worked so hard, he deserved a holiday. O kadar çok çalıştığı için bir tatili haketti.
"As" kelimesi devrik yapı kullanılarak da "Reason Clause" oluşturabilir. Aynı yapı "Concession Clause" için de geçerli olduğu için hangi anlamın çıkarılması gerektiğine dikkat edilmesi gerekir.
- Tired as she was, she went on walking. [Concession]
- Tired as she was, she stopped walking. [Reason]
Yorgun olduğu için yürümeyi kesti.
1.2.
Because of
Due to
Owing to + the fact that
On account of
Türkçe’ye "[gerçeği(nden)] ötürü / yüzünden / sayesinde" şeklinde aktarılırlar.
- Owing to the fact that Tom didn’t know any French, they were able to speak comfortably in his presence.
Tom’un hiç Fransızca bilmemesinden ötürü onun önünde rahatça konuşabildiler.
2. CÜMLE İLE KULLANILMAYANLAR
2.1. Because of, Due to, Owing to, On account of
KULLANIMI

because of
due to + isim + ("ing") [1]
owing to + my/his/.. + "-ing" [2]
on account of
ÇEVİRİSİ
Türkçe’ye "because" ile aynı şekilde aktarılırlar.
- Because of rain the rescue operation had to be stopped. [1] Yağmurdan ötürü kurtarma çalışmasının durdurulması gerekti.
- Owing to his trying to save the situation, a scandal was prevented. [2] Onun durumu kurtarmaya çalışması sayesinde bir skandal önlendi.
2.2. "-ing" …,
- Seeing that it was likely to rain, he stayed in.
(=Because/When he saw …)
- Knowing their tastes, she was able to bring a good gift.
(=Because she knew …)
- Having completed the task, they had a break
(=Because/After they had completed …)
2.3. Past participle (= V3)
Bu yapı edilgen (= passive) özellik taşır.
- Constructed according to my specifications, the building was able to withstand the eartquake.
(=Because it was constructed …)
3. DİĞER YAPILAR
3.1. As long as KULLANIMI

as long as + cümle
ÇEVİRİSİ
- DIğI sürece / müddetçe
- As long as he doesn’t disturb me, it is okay. Beni rahatsız etmediği sürece sakıncası / sorun yok.
3.2. Inasmuch as, Insomuch as
"Because" anlamı taşıyan bu yapılar resmi durumlarda kullanılır.
- Thomas is also guilty, insomuch as he knew what they were going to do.
( …, because he knew …)
3.3. In that KULLANIMI
in that + cümle
ÇEVİRİSİ
-mEsI açısından/yüzünden, -DIğI için
- The evidence is invalid in that it was obtained through illegal ways. Yasadışı yollardan elde edildiği için delil geçersiz.
3.4. Now that
"Time Clause" yapılarda ele alınan "Now that" ile aynı anlamı taşır.
3.5. (The reason) why KULLANIMI
(The reason) why + cümle + "be" + because/that …
ÇEVİRİSİ
-mE("kişi eki")In(In) nedeni/sebebi … (-dIr)
- The reason (why) they lost is that/because they did not know the rules. Kaybetmelerinin nedeni kuralları bilmemeleridir.
3.6. While KULLANIMI
while + cümle
ÇEVİRİSİ
hazır … olduğuna göre/-mIş iken
- While you are in the kitchen, can you bring me a knife ? Hazır mutfaktayken bana bir bıçak getirir misin ?
3.7. With KULLANIMI
isim + "-ing" [1]
(with) +
isim + to + yüklem [2]
ÇEVİRİSİ
"var iken", -mekte iken, -DIğI için, -DIğIndEn ötürü
- (With) the exams coming, we have no time for a social life. [1] Sınavlar yaklaşı(yo)rken sosyal yaşantı için hiç vaktimiz yok.
- With so many children to support, they both have to work. [2] Bakmaları gereken o kadar çocuk varken ikisinin de çal??ması gerek.
3.8. What with
"With" yapısı ile aynıdır.

ANKETE KATILMAK İSTER MİSİN?
 


Bir yılda kaç kez tiyatroya gidiyorsunuz?
1-2
3-4
4-5
6-7
7-8
9-10
10'dan fazla

(Sonucu göster)


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol